Sayfalar

2 Kasım 2012 Cuma

"Sinirli" Sayıda Üretildim

Öfkeliyim. Hem de çok öfkeliyim. Bilmiyorum artık nelerin birikimidir bu ama artık çok çabuk sinirlenebiliyorum ve geçmesi de çok uzun zaman alıyor. Sanırım hiç bir şeyi içe atmamak gerekiyor. Karşınızdakini yaralayacak olsa bile, düşündüğünüzü ifade etmelisiniz. Tabi çok özel durumlar hariç. Tutup da hasta ziyaretinde "Ahmet abi sen gidicisin" dememek lazım. Tabi siz bilirsiniz yine de...

Bir pastanın katları gibi düşünebiliriz bence. Geçmişte bizi üzen, sinirlendiren şeyler pastanın hamuruysa, ya da kekiyse; genellikle toplum olarak yaptığımız üzerini örtmek, bastırmak olur. Bu da işin kreması. Ama çok yanlış işte. Yenmez o pasta, yemezler... Sonunda ne oluyor peki? Belli bir yaştan sonra hastalık olarak geri geliyor hepsi. Bir çeşit besin zehirlenmesi ozaman bu da? Kesinlikle.

Buna en güzel örnek annem olabilir çevremde. Bugüne kadar ailemizdeki çoğu sorunda babamla aramızdaki krema annem olmuştur. Pişmiştir garibim. Ve bu şekilde ara bulmaya çalışmakla, işleri tatlıya bağlamaya çalışmakla geçirmiştir hayatını. Amacı daha huzurlu bir ortam olması, gerginliğin büyümemesi, tarafların kırılmaması vs... Peki ya annem? O ne olacak? Evlilik ya da baba-oğul ilişkisi sarsılmasın diye her tartışmada süspansiyon görevi üstlenen o kadını kim kurtaracak? Bugün Yılmaz Özdil'in "Anne" yazısını okurken bunlar geçti aklımdan altyzaı olarak. Şiddetle tavsiye ederim okumanızı.

 Bir erkek kardeşim var ve yaklaşık 3 yıldır "Baba Evi"'nden ayrılmış durumdayız ikimizde. Babamla tartışmalarımızda gözle görülür azalmalar var evet. Evet ama gözle görülenler yalnızca bunlar değil... Onca yılın annemi ne kadar yıprattığı da tablo gibi asıldı önümüze. Allah daha iyi etsin çok büyük bir sıkıntısı yok ama şuan ki hastalıklarının sebebi başta bahsettiğim "içe atma" durumudur. Anneannem de aynı şekilde. Anadan kıza geçmiştir belki de...

Anneannem yıllardır boğazında bir şey düğümlendiğinden, yutkunurken takıldığından bahseder. Ailecek çok eğleniriz biz de. Çünkü Tıp Anneannemin özelinde zor günler geçirmektedir ve yıllardır çare bulunamamıştır bu soruna. Yoktur öyle bir şey çünkü. Çünkü o yutkunurken takılanlar tamamen psikolojiktir ve çoluk çocuğun içe atılan sorunlarının kalıntılarıdır.

Ses takıntımı farketmiştim yıllar önce. Belli bir aralıkta devam eden e dikkatimi çeken sesşerden çok rahatsız oluyorum. Üniversitedeyken kaldığım ev trafik ışıklarının yanındaydı ve korna sesleri yüzünden yatağımdan koşarak kavga etmeye gittiğimi bilirim. Bir beysbol sopası şart kesinlikle. Her eve lazım. Ağız şapırdatan insanlar mesela. Sakızı ağızlarını ayıra ayıra çiğneyenler... Buna benzer seslere dayanamıyorum. En fenası da yemek yedikten sonra dişinin arasına kaçanları diliyle çekerek temizlemeye çalışan kürdandan bihaber insanların çıkardığı ses...

Bunlar sesle gelen öfke ama yine de tepki göstermeyip içine atabiliyor insan. Yine aynı sıkıntıya, konumuza dönüyoruz ozaman da. İlişkilerde de böyle. Bir sorun çözülmeden, Sırf gerginlik büyümesin diye hiç bir şey olmamış gibi devam edilirse eğer, o sorun pastanın bir kat altında büyümeye devam edecektir içten içe... Hiç bir şeyi ertelememk gerekiyor. Hayatta hiç bir şeyi...


1 yorum:

  1. Valla hocam aynı ben :D Hatta annelerimizin durumu bile aynı. Bizimkide yıllarca babamla aramızda duvar görevi gördü hep. Acayip yıprandı, sinir ilaçları vs... Hatta ben çocukken yemin etmiştim eğer babam kadar huysuz biri olacaksam öleyim diye.

    Sesler konusunda ise aynı durumdayız. Sakız çiğneme sesi, tırnak yeme sesi, ağız şapırdatma sesi... bunlara dayanamıyorum. Acayip geriyo beni =) İçime atıyorum fakat bazen daha ben ne olduğunu anlamadan ağzımdan bir şeyler çıkabiliyo ^^

    YanıtlaSil