Bugün gazetelerde midemi bulandıran bir haberle karşılaştım. Milli Eğitim Bakanı Ömer Dinçer, doktor kardeşine 7 bin dolar maaşlı torpil iddiası için "Sağlık Bakanımıza kardeşimden bir kere olsun bahsetmişsem hep beraber yüzüme tükürebilirsiniz" demiş... Evet, söyleyeceklerim var;
Karım Van'ın İran sınır köyünde öğretmenlik yapıyor. Elektriği, suyu olmayan, 24 saat terör korkusuyla yaşamak zorunda olduğu bir yerde. Bu sene başında eş durumundan tayin yapabilmek için insan üstü çaba sarf ettik. Bu seneye kadar yürürlükte olan "İl Emri" uygulaması nedense kaldırıldı ve sadece kontenjan açılırsa atanma hakkı tanındı. Bu emir kaldırılmamış olsaydı, kontenjan olsun olmasın benim çalıştığım il'e gönderilmek zorundaydı eşim. Sonra kontenjan açılmadığını öğrendik. İstanbul'a bile açılmadı. Eylemler, uğraşlar, her defasında ufacık bir kırıntıyla yeşeren umutlar ve hayal kırıklıkları...
Sonra bir gün bizim gibi atama mağduru olan, arkadaşımız olan bir çift, belki yardımı dokunur diye Sağlık Bakanlığında çalışan tanıdıklarını aradılar. Atanmayı bekleyen elemanın Sağlık alanında da eğitimi olduğu için belki buradan bir atama, bir şans olur diye düşündüler. Telefondaki tanıdıktan hepimizi dumura uğratan bir soru geldi...
"Menzil Tarikatı'na mı üye?"
Şaşıran arkadaşlar "Ne alaka?" deyince şöyle bir gerçekle yüzleştik. Telefondaki şahıs, Sağlık Bakanlığı'na Menzil Tarikatı'nın baktığını, bu tarikatın mensubu olsaydı hiç bir sorun olmayacağını, Milli Eğitim Bakanlığına ise Nur Cemaati'nin baktığını belirtti. Yani bu ülkede hiç bir cemaate dahil olmayan, yalnızca yasal yollarla, temel haklarını kullanarak bir yere gelemeyecek mi? Şimdi soruyorum; Durum böyleyken, Tüm Bakanlıklar cemaatlere bölüştürülmüşken, hala nasıl çıkıp da "torpil yok" açıklaması yapılabiliyor? Bir de kalkıp kahramanlık yaparcasına "Öyle bir şey varsa hepiniz yüzüme tükürün" deniyor. Kimse kusura bakmasın Cem Yılmaz'ın meşhur tabiriyle "O yüzü yıkarlar! Yıkarlar derken... Yıkarlar!"
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder