Sayfalar

30 Mayıs 2013 Perşembe

Artık Size, Bize Emanet...


Şarap Üreticileri Derneği son dönemdeki yasaklarla ilgili çok güzel bir metin hazırlamış. Bu yasakçı, örümcek kafalı zihniyete karşı bir şeyler yapmak istiyorsanız, tepki göstermek istiyorsanız sessiz kalmayın.. Çünkü böyle devam ederse insanlığınızı yasaklayacaklar!

29 Mayıs 2013 Çarşamba

İki Ayyaş'ın Yaptığı?


Ben Atatürk sevgisiyle büyüdüm. Ben onun düşüncelerini, onun mantığını bana aşılamaya çalışan öğretmenlerle büyüdüm. Anne-Baba sevgisi neyse benim için, kalbimde ona karşı da öyle bir sevgi var ve hiç bir çapulcu, milletin inancını sömürerek kendini kahraman olarak lanse eden hiçbir yaratık kalbimdeki bu sevgiyi söküp atamaz. Dün benim için son noktaydı. Defalarca burdan bir şeyler yazıp bu konuda düşüncelerimi söylemeye çalışıyorum ama dün duyduklarım karşısında küfürlerim buz kesti ağzımda. Sinirden televizyonu kıracak raddeye geldim. Dünkü grup toplantısında RTE şöyle bir tabir kullandı;

"İki ayyaş'ın yaptığı düzenlemeden rahatsız olmuyorsunuz da, dinin geretirdiği düzenlemeden mi rahatsız oluyorsunuz?"

Sorarlar adama kim bu iki ayyaş? Ulu Önder Mustafa Kemal ATATÜRK ve İsmet İNÖNÜ'mü? Sen kimsin ki böyle bir tabir kullanabiliyorsun bu insanlar hakkında? Bu nasıl bir saygısızlıktır? Sen nasıl o insanlar hakkında bu şekilde konuşma hakkını kendinde buluyorsun?

O insanlar halkıyla kucaklaşıp, onlardan çekinmeden her şeyi şeffaf yaparken, sen kendin vaad ettiğin halde korkundan dokunulmazlıkları kaldıramayansın. E tabi insanın hakkında bekleyen 300 küsür dava olunca zor oluyor biraz. Söylenecek o kadar çok şey var ki.. Ama benim midem bulanıyor..

Son olarak burdan şunu söylemek istiyorum; Kimse ama kimse Benim ATA'ma bu şekilde hitab edemez.

28 Mayıs 2013 Salı

Bizde bir ahlak var, kasıktan dize kadar!

İnsanların gözünün içine baka baka dalga geçmek ne kadar normalleşti.. Özellkle de bunu yapan devletse, hükümetse.. Hiç bir şeye ama hiç bir şeye tepki gösterilmez oldu.. İnsanları öyle korkuttular ki, Yüksek kapıların ardına kurdukları korku imparatorluklarından keyifle izliyorlar sömürgelerini, bizleri.. Modernleştirme, Özgürleştirme adı altında yığınla abuk sabuk yasak koyup insanların inançlarını sömürdükçe sömürüyorlar. Daha bir tane doğru düzgün bir iş yaptıklarını görmedim. Pahalı yatırımları söylemeyin çünkü onlar akrabanın geleceği için yatırım. Milletle bi ilgisi yok. Sakin olun. İçki, sigara, sokak ortasında öpüşmek, hatta dini nikahsız kadın ve erkeğin aynı ortamda bulunması haram, ama hocaları olarak gösterdikleri Hüseyin Üzmez gibi insan olmayan yaratıkların 13-14 yaşındaki kızlara sulanmaları helal.. Ve bunun gibi milyonlarca örnek.. Defalarca söylediğim gibi bu zihniyetten ölesiye nefret ediyorum. Ve bilmiyorum sonu ne olacak..

Bugün çok güzel bir çizim gördüm ve zaten çok dolu olduğum bu konuda yazmak istedim.

Güzel bir söz vardı.. "Kadını sokak ortasında dövebilirsiniz, bıçaklayıp öldürebilirsiniz ama öpemez, sevişemezsiniz. Çünkü değerleri olan bir toplumuz."

22 Mayıs 2013 Çarşamba

Bir Uykusuzun Rüyası Vol#21

Burnumun derinlerinde aylak aylak dolanan karıncanın gıdıklaması, gözlerimdeki sulanmadan dolayı güneş ışığıyla yavaş yavaş beliren bulanıklık ve ciğerlerimi dolduran taze çimen kokusu...

Ne zamandır bu tepede baygın yatıyorum ya da neredeyim bilmiyorum. Tek hatırladığım o çukurdaki uzun sürenin sonunda ciğerlerimi dolduran oksijenle birlikte her şeyin tepetaklak olduğu. Amacıma olan uzaklığım da hesaba katılırsa, yerin dibine batmış olmama rağmen; oksijen seviyesinden dolayı bayılma konusunda zirveye çok yaklaşmış bir dağcıyla aynı kaderi paylaşıyor olmam, birilerinin hala ironide ısrar ettiğini gösteriyor. Bu halde bile bunu düşünebilmem ve bu ironinin farkına varabilmemle ilgili hiç bir yorum yapmak istemiyorum.

Ama aklım her nekadar hala tam anlamıyla toparlanamamış olsa da çok derinlerde hissettiğim ve emin olduğum bir şey var. Daha güçlüyüm. Ayakta durmakta zorlansam, kimileri için güzel ya da bol kazançlı bir günün habercisi olan güneş ışınları mum yanığı yaralarımı sızlatsa da artık daha güçlü olduğumu hissediyorum. Yapmam gereken şey basit. En azından şuan için. Hadi oğlum. Yapabilirsin! Küçükken de yaptın! Ve hatta bununla başladın bir çok şeye. Ayağa kalkmak için sanırım kalan son kuvvetimi de harcamam gerekiyor ama kalkmalıyım. Savaş alanında zafer sarhoşluğuyla sallanan gladyatör gibiyim. Ama sadece sallanan...

Son poşet balisini de tüketen ya da sevdiği kızın abisi ve arkadaşlarından dayak yiyen bir ergen yürüyüşüyle piknikçilerin meraklı bakışları arasında önümde tepeye kadar uzanan düzlüğü geçmeye çalışıyorum. Kendimi hiç bukadar halsiz ve çaresiz hissetmemiştim. Bu da mı dersin bir parçasıydı? "Hayatta Kal!" Öldürmek için önce hayatta kal...

Daha ayakta bile kalamıyorum ve tekrar yığılıyorum. Bu kadar çabuk olmamalı. Halimi gören ve diğerlerinden daha cesaretli olan biri yanıma yaklaşarak bana su veriyor. Bir şeyin eksik olduğunu biliyordum. Yarı sürünerek, yarı emekleyerek kendimi tepenin üzerine çıkardığımda altımda eskişehir uzanıyor. Ama elimi sürecek halim yok. Şehir süzerken, trende olduğumu hatırlıyorum. İhtiyacım olan kısa süreli ve sık baygınlıklar değil, bu yaşıma kadar hasretini çektiğim uyku.. Biliyorum.

Gücümü biraz olsun toplamam gerek. Gün yavaş yavaş batıp gözlerime turuncu bir perde gibi inerken güçsüz bedenimi tepenin kucağına bırakıyorum. İntikam alevi hala mum gibi yanıyor zihnimde. Beni uyutmayan, loş ve rahatsız edici bir sızı...

16 Mayıs 2013 Perşembe

Kış Geçti Ama Uykusundan Uyanan Yok!

Ben artık söyleyebilecek hiç bir şey bulamıyorum. Bloga yazmaya iş yoğunluğundan biraz ara vermek zorunda kaldım ama yaşanılanların saçmalığının ve uğrattığı şokunda etkisi var sanırım. İnsanların bu kadar kör olabilmelerine, bazı şeylere körü körüne inanabilmelerine ya da sırf menfaatleri için üç maymunu oynamalarına anlam veremiyorum. Daha önce de bu konuda çok şey yazıp kendimce düşüncelerimi söylemeye çalışmıştım.


Ama artık kimse kusura bakmasın, düşündüğüm tek bir şey var. İnsanlar gerçekten aptal!

Neden mi? Gözlerini açmalarını sağlayacak o kadar olay olmasına rağmen hala at gözlüğü taktıkları, kendi inançlarıyla resmen alay edilircesine sömürüldükleri ve bu durum basbas bağırıldığı halde buna izin verdikleri ve en önemlisi bu hal ve gidişata dur diyebilmek için hiç bir şey yapmadıkları için. Medya'nın nasıl Tanrılaştırldığına dair bir şeyler yazıp çizmiştim. Geçtiğimiz gün Tanrı'yı bile kontrol etmeye çalıştılar. Ama yemedi..(!) Reyhanlı'daki iğrenç saldırıdan sonra insanlar daha da ayaklanmasın diye medyaya bu konuyla ilgili haber yasağı getirildi. Yok efendim 50'ye yakın ölü varmışta bilmem neymiş.. Orada çekilen ve halk tarafından paylaşılan görüntüler okadar farklı şeyler söylüyor ki.. Ölü sayısının 170'lere vardığını, hatta patlamalardan sonra insanların linç edilmeye çalışılarak kaza süsü verilmeye çalışıldığına kadar iddialar var. Hangisine inanmayı seçersiniz bilemem ama ben artık işin çığrından çıkmasınında ötesine geçildiğine inanıyorum.

Yavşaklığın bu kadarı.. Tayyip'in anası ölünce programına timsah gözyaşlarıyla ara veren Acun, böylesi bir katliama sessiz kalıp yayınına nedense devam ediyor? Tabii ekmek nerden gelirse orayı...

Sonra noldu peki? İtiraz geldi ve yayın yasağı kaldırıldı. Ne zaman? İş işten geçtikten sonra... Tebrikler.
Tayyip'de bu aralar Obama'yla görüşüyor. Hicazet almaya gitmiş yine. Ama biz bağımsız bir ülkeyiz. Lütfen...