Sırt çantası ve bir de çok yakın arkadaşı. Dünyayı dolaşıyorlar birlikte. Maceraperestler ve serüvenden serüvene koşmak için yaşıyorlar. Ama delikanlının bir de annesi var. Onun yolunu gözleyen.. Gittiği her yerden annesine bir kartpostal atıyor delikanlı. Oğlundan haber alan annesinin biraz da olsa endişesi, hasreti dinsin diye...
Bir gün parası tükeniyor bu genç delikanlının ve annesine bir kart daha atıyor;
"Anne paramız bitti. Eve geliyorum."
Dünyalar annesinin oluyor. En sevdiği yemekleri yapıyor oğlunun. Ve beklemeye koyuluyor daha bir heyecanlı. Kadın; umutla oğluna kavuşacağı günü beklerken bir gün kapı çalınır ve heyecanla açar kapıyı. Gelen postacıdır ve oğlundan bir kart daha gelmiştir;
"Anneciğim, burada bir futbol turnuvasına denk geldik ve kazanana muazzam bir para ödülü vardı. Arkadaşımla katıldık. O forvetteydi, ben kaleciydim. Final maçında 1-0 öndeydik ve rakip takım penaltı kazandı. Oğlun penaltıyı kurtardı anne! Beni bekleme!"
Bazen bir penaltı yalnızca bir penaltı değildir. Hayatta küçük ve önemsiz gibi görünen detaylar bir kelebek etkisi gibi büyüyerek dünyayı etkileyebilir, değiştirebilir.
O gün o penaltı gol olsaydı ve kahramanımızın takımı kaybetseydi, o çocuk evine, annesinin yanına dönecekti ve bugün özgürlük mücadelesinin kalesi olan Küba diye bir yer belki de olmayacaktı...
O kalecinin adı Ernesto Che Guevara'ydı.
Etkileyici hikaye.
YanıtlaSilçok güzelmiişş. Gerçekten bazı şeyler gözümüze önemsiz gelse de getiri ve götürüleri önemli olabiliyor.
YanıtlaSilGüzel anlatılmiş bir hikaye, keyifle okudum.
YanıtlaSilVay canınınaa
YanıtlaSilBazı şeyler o kadar önemsiz geliyor ki neye mal olacağını düşünmeden yapıyoruz çoğu şeyleri...küçük bir detay gerçekten büyüdükçe büyüyebiliyor. Veya söylenen önmsiz bir söz belki tek bir cümle hayatı değiştirebiliyor bunu hesaba almak lazım
YanıtlaSil